Dünyadaki canlıların %95’i omurgasızdır ve bu omurgasızlar arasında ki en zeki canlılar Ahtapotlardır. Bu zeki canlılar kafadan bacaklılar sınıfının bir üyesidir. 8 kolları, her bir kolunda iki satır olmak üzere toplam 8 kolda ortalama 1000 vantuzları, 3 kalpleri vardır ve renk körüdürler. Boyları 3 santimetre ile 9 metre arasında değişemektedir.
Bazı Ahtapot türleri renk değiştirme özelliğine sahiptirler. Kendi kollarını koparabilme, Dokunarak tat alma özelliğine sahiptirler. En ilginç olan özellikleri ise kanlarının rengi. Alışılanın aksine kanlarında hemoglobin isimli demir pigmenti yerine hemosiyanin isimli bakır pigmenti olması kanlarına mavi-yeşil rengi veriyor.
Genel olarak Büyük balıklar, Kuşlar ve Balinalar Ahtapotların en yaygın avcılarıdır. Bunun yanı sıra bazı bölgelerde Yunuslar, Yılan balıkları ve Köpek balıkları da Ahtapotlar için tehdit oluşturabilirler.
Ahtapotların büyük bir kısmı avcıdır. Deniz tabanında yaşayan Ahtapotlar; Deniz kabukları, Deniz halkalı solucanlar, Deniz salyangozu ve Deniz tarağı türleri ile beslenirken açık denizlerde yaşayan Ahtapotlar; Karides, balıklar ve diğer kafadan bacaklılarla beslenirler.
Bazı Ahtapotlar zehir bezlerine sahiptir ve savunma mekanizmalarında çok etkilidir. En zehirli ve tehlikeli olarak bilinen Ahtapot türü mavi halkalı olarak bilinen Ahtapot türüdür. Zehri insanları bile öldürebilir. Zehrin yanı sıra savunma mekanizmalarında kamuflaj yeteneklerinin de büyük önemi vardır.
Salyangozların 20 bin, kedilerin 250 milyon, insanların 100 milyar nöronu var. Ahtapotlardaysa bu sayı 500 milyon ve bu nöronlarının sadece üçte biri beyinlerinde. Büyük bir kısmıysa genellikle 8 adet olan kollarında. Ahtapotların kollarındaki nöronlar 2 şekilde çalışabilir: Beyinden gelen sinyallerle senkronize şekilde veya beyinden bağımsız şekilde. Kollar aynı kamuflaj mekanizmasında olduğu gibi bazı sinyalleri kendileri alıp beyne ulaştırmadan değerlendirip tepki verebiliyor, beyinden bağımsız karar alabiliyor, beyinden ayrıldıktan saatler sonra bile etkilere tepki verebiliyor. Yani aslında ahtapotlar bir şekilde kolları ile düşünebiliyorlar. Bu da onların etrafı çok hızlı değerlendirip adapte olmalarını sağlıyor.
Bahsettiğimiz inanılmaz etkileyici özelliklere sahip bu hayvanların bir yeni özelliği daha Harvard Üniversitesi’nde çalışan Moleküler Biyolog Lena Van Giesen ve meslektaşları tarafından araştırılıyor. Bu araştırma sonucunda Kaliforniya iki benekli ahtapotunun (Octopus bimaculoides) vantuzunda kemoduyusal hücreleri belirlendi. Bu hücreler sayesinde ahtapotların vantuzları ile etrafı sadece dokunarak değil aynı zamanda tadarak da algılıyor. Bu dünya dışı sinir sistemine sahip olan canlılar kolları ile düşünebiliyor, görebiliyor ve etrafın tadını çıkartıyor diyebiliriz.
Bebek yapmaya geldiğinde de kimse ahtapotların eline su dökemez. Bir seferde 50.000’den fazla yumurta bırakırlar! Bu yumurtaların çatlaması 40 gün kadar sürer ve bu süreçte anne sürekli 50.000 yavrusunu kollamaya çalışır. Bu süreçte bir yandan avcılarla mücadele eder, bir yandan da sürekli yumurtaların üzerinde su akıntısı olmasını sağlayarak yumurtaları düzenli olarak havalandırır.
Ancak bu “bodyguardcılık” mücadelesi annenin avlanmasına ve beslenmesine engel olur. Böyle durumda olan ahtapotların dişilerinin kendi kollarından birini yediği gözlenmiştir. Ancak bu konuda çok detaylı araştırmalar bulunmamaktadır.
Otofaji denen bu davranışın yavruların bakımı sırasında aç kalan annenin bir “çözüm” olarak ürettiği, evrimsel anlamı olan bir davranış olup olmadığı bilinmemektedir. Çünkü bu tür bir davranış, nörolojik bir hastalığa da işaret edebilir. Dar havuzlarda esir tutulan bazı ahtapotların da, ortada açlık sebebi olmaksızın kollarını yedikleri raporlanmıştır. Dolayısıyla bu davranış, strese bağlı olarak gelişen bir anomali de olabilir.
Yine bazı araştırmacıların raporlarına göre, kollarına parazit yapışan ve onlardan kurtulamayan ahtapotlar, parazitlerin yayılmasını engellemek için kollarını ısırarak koparmaktadırlar. Bu kopan kolların yerine yeniden kol çıkmaktadır. Ancak yine, bu davranışın parazitlerden kurtulmak için mi, yoksa parazitlerin varlığından kaynaklanan strese bir tepki olarak mı sergilendiği bilinmemektedir.
Eğer ki ahtapot anneleri gerçekten evrimsel bir avantaja bağlı olarak yavrularına bakmak pahasına karınlarını doyuramayıp, bu ihtiyaçlarını kollarını yiyerek gideriyorlarsa, gerçekten ilginç bir evrimsel adaptasyon tespit etmiş oluruz. Çünkü bu hayvana yavrularına bakmanın getirdiği avantajı egale edecek kadar dezavantaj sağlamamaktadır ve bu sebeple evrimleşmesi son derece beklenir bir durumdur.
Etiketler Ahtapotlar ahtapotlar hakkında bilgi ahtapotlar hakkında bilgiler ahtapotlar hakkında gerçekler ahtapotlar özellikleri ahtapotların beslenmesi ahtapotların fiziksel özellikleri ahtapotların savunma mekanizması
Sende Paylaş: Facebook Tweet Pinterest Google+ Whatsapp